Yıllarca neler okudum? Peki gerçek hayatta ne işe yaradı? Bana sorarsanız açıkçası bilmiyorum.Bu sorunun cevabı karşısında koskocaman bir boşluk görüyorum.Özellikle her kayıp yaşadığımda dönüp dolaştığım şarkı bile aynı.
Hursell, Kant, Heidegger... Yıllarca hepsini boşa okumuşum.Gözlerimi açmak yerine felsefe beni kavramlara boğmuş.Gerçek hayatta çaresizdim.O gün gözlerimi açtığımda ters dönmüş bir kaplumbağa gibiydim.Ondan sonra başladı.başrolde benim olduğum korku filmi.
Yemek yerken karşımda boş masayı görünce, salondaki koltuğun boşluğuyla göz göze gelince, sofrada tabak sayısı azalınca anladım.Yıllarca boşa okumuşum, henüz de okumaya devam ediyorum.
Bana ilaç olmasını beklemiyordum aslında ama bir şeyler katmalıydı.Ya da ben kattığını düşünmüştüm.Fakat o kayıp anı geldiğinde koskocaman bir okyanusun içinde çırpınırken buldum kendimi.
İşte yine kafamı dağıtmak için geldim buldum kitaplarımı tıpkı dönüp durduğum o şarkı gibi.
Gelelim Bozkırkurdu'na.Kitap kapağına baktığımda sanırım bu kitap beni çok yoracak demiştim fakat tam tersi oldu.Akıcı, merak uyandıran bir kitap olduğunu keşfedip beni içine sürükledi.
Olay bir oda kiralayan Bozkırkurdu ile alakalı.Odayı kiraladıktan sonra geride bıraktıklarından oluşan güzel bir kitap.Bazen çarpıcı bir tokatı aniden indiriyor suratınıza.
Hatta birçok yerin altını çizdim.Diyor ki "... içimdeki yurt yuva özlemi beni dönüp dolaşıp bu eski, bu sersemce yolları izlemek zorunda bırakıyor."
Evinden uzak olanlar, evini özleyenler seve seve okuyacaktır bu kitabı.
Şimdilik hoşçakal demeliyim, söylemek istediğim çok şey var ama yazamıyorum.
Kendinize iyi bakın.
Follow Us
Heey! I'm here!